Sürdürülebilirlik, gelecekteki kararlarını ve eylemlerini şekillendiren bir mesele olarak, telekomünikasyon sektörünün gündeminde giderek daha fazla yer etmeye başladı. Ancak son zamanlarda telekom operatörleri, artan bir aciliyet ve öncelik duygusuyla hareket etmeye başladı. Nitekim, iletişim hizmeti sağlayıcıları, sürdürdükleri çalışmalara ve başlatılması gereken girişimlere yıllık faaliyet raporlarında artık daha fazla yer veriyor. Bu seneki Mobile World Congress'in birinci gündem maddesi de buydu.
Sürdürülebilirlik, telekom operatörlerinin tüm işlevleri ve yönlerine uygulanabilir. Bu konu, iletişim hizmeti sağlayıcılarının çalışanlarına, iş ortaklarına ve müşterilerine davranışları, gelecekteki büyümelerine ilişkin perspektifleri, fırsatlardan istifade etme şekilleri ve ayrıca uzun vadeli sürdürülebilir yeteneklerini geliştirme yolları bakımından işletmenin genel kültürü içinde yer alır. İletişim hizmeti sağlayan bir kurum, sürdürülebilir bir şekilde iş yapamadığı takdirde doğru becerilere sahip doğru çalışanları istihdam etme, yeni iş ortaklarıyla çalışma ve tüketicilerin tanımak isteyeceği türden bir marka oluşturma konularında sıkıntı yaşayacaktır. Üstelik bunun, ürün portföyü ve operasyonel süreçler anlamında da sonuçları olacaktır.
Temel telekomünikasyon bağlantı ürünlerinin sürdürülebilirliği konusunda da şüpheye yer yok. Ama iletişim hizmeti sağlayıcılar, yenilikçi hizmetlerin sunulması sürecine dahil olan tüm varlıklardan ve teknolojilerden tam olarak faydalanabiliyor mu? Yeni müşteri talebi ve gelecekteki teknolojiler, iletişim hizmeti sağlayıcıların değişen bir pazara adapte olabilmeleri için kendi içlerinde dönüşümden geçmelerini zorunlu hale getiriyor. Eski araçlar ve yöntemler, o aynı eski sonuçları verecektir. Telekomünikasyon sektöründe, eski sistemler ve geleneksel yaklaşımlar sektörü ancak bir noktaya getirebilmektedir. Bununla birlikte, dijital dönüşümle sürdürülebilir teknolojilere geçiş, sürekli gelişim ve 5G gibi yeni nesil teknoloji fırsatlarından faydalanmak için gereken operasyonel çevikliği ve teknolojik esnekliği sunacaktır. Temelinde yapay zekanın yer aldığı bulut tabanlı dijital müşteri yönetim sistemleri, iletişim hizmeti sağlayıcılara müşterilerinin beklentileri doğrultusunda yenilikçi kurumlar olmalarını mümkün kılarken onlara da gerekli araçları ve yeni bir hizmet ve deneyim seviyesini sunacaktır.
Öngörülemeyen gereklilikler ve iş yükleri için genel bulut kullanımı ve hızla ölçeklendirme/ölçeği kaldırma kabiliyetinin gerekli olduğu durumlar gibi esnek, ölçeklenebilir mimariler oluşturmada birçok unsur söz konusudur.
Servis olarak Yazılım (SaaS), tedarikçinin sürekli güncellediği, pratikte her zaman aktif kalan bir yazılım sağlayarak son nokta sürdürülebilirlik çözümü sunar. Bunun yanı sıra bulutun koşullara kolayca uyabilmesi ve tüketim tabanlı arzların finansal esnekliğiyle birlikte, devasa bir ölçeklenebilirlik seviyesini de sağlar. İletişim hizmeti sağlayıcıların, pik kapasite ve kullanım için tasarlanmış sistemleri geliştirmek yerine sadece ihtiyaçları olan bilgi işlem kaynaklarını kullanmalarına imkan tanır.
Paylaşılan kaynaklara yönelik, sahip olunan şirket içi çözümlerden uzaklaşmak, ek bir sürdürülebilirlik avantajı da getirecektir: daha düşük çevresel etki avantajı.
Sürdürülebilirlik, iletişim hizmetleri sağlayıcılarının sunduğu ürün ve hizmet bakış açısıyla da ele alınabilir. Yani bu konu, ürünlerin ve hizmetlerin, müşterilerin günlük yaşamlarında self servis çözümler veya akıllı çözümler gibi araçlarla daha sürdürülebilir olmalarına yardımcı olabilme şekilleriyle ilgilidir.
Bu sunumların bir diğer yönü de müşterilerin giderek artan derecede basit ürünler yerine daha karmaşık çözümlere ihtiyaç duymasıdır. Bu nedenle telekomünikasyon şirketlerinin, iletişim hizmeti sağlayıcıların temel yetkinliklerinin dışındaki imkanları sunan diğer sağlayıcılarla yeni iş ortaklıkları kurması gerekecektir. Bulutta faaliyet göstermek, bu gibi iş ortaklarını belirlemeyi ve sisteme eklemeyi, yeni ekosistemlerde çalışmayı ve müşterilere yenilikçi çözümler sunmayı kolaylaştırır. Bu iş modelleri, BT sistemlerinde yeni bir şeffaflık seviyesini ve açık API'lerin kullanımıyla sorunsuz iş ortaklığı kurmayı gerektirir. Böyle bir birlikte çalışma imkanı, dijital ekonomide tüm hizmet sağlayıcılar için bir ön gerekliliktir. Telekom şirketleri, farklı becerilere ve müşteri ilişkilerine sahip iş ortaklarından yararlanarak yavaş ve ön maliyeti yüksek ürün geliştirmeden kesintisiz yenilik döngüsüne geçiş yapmalıdır. Uzun süreli ve sağlam ilişkiler kurmak, tek başına sıfırdan çok büyük projeleri üstlenip girişimler işe yaramadığında bırakmaktan ve bu şekilde ciddi meblağlarda yatırım yapıp bu yatırımları heba etmekten çok daha sürdürülebilir bir yaklaşımdır.
İletişim hizmeti sağlayıcıları, kendi ağlarını kurmak ve çalıştırmak için kullanılan teknoloji vasıtasıyla sürdürülebilirliğe büyük bir katkı da yapar. Daha az enerji tüketen ağlar, hem çevre hem de iletişim hizmeti sağlayıcıların kârlılığı açısından olumludur. Baz istasyonlarında ve veri merkezlerinde daha iyi soğutma sistemlerinin kullanımı, trafik seviyelerine bağlı olarak kapasiteyi artırmak ve azaltmak ve geleneksel uçtan uca 5G sistemlerinden daha az enerji tüketen açık RAN teknolojisinin kullanımı gibi enerji yönünden verimli girişimler, daha sürdürülebilir ve ekonomik bir çalışmaya katkı yapabilir.
Yapay zeka destekli çözümlerin etkili bir şekilde kullanımı, farklı birimlerde avantajları beraberinde getirecektir. Bunu yaparken de iletişim hizmeti sağlayıcıların enerji tüketimlerini ve karbon ayak izlerini yönetmelerine yardımcı olacaktır. Enerji kullanımını takip etmek ve optimize etmek için yapay zekadan yararlanılabilir, ancak daha az dijital atığa neden olan ekipman kullanım döngülerinin daha iyi yönetimi de muhteşem bir örnektir.
Yeni ağ kapasitesinin dağıtımına ve bilgi işlem kaynaklarına yapılacak yatırımlara yönelik daha akıllı bir yaklaşım da, sürdürülebilirlik gündemine yön verebilir. Operatörler, kademeli olarak artan ağ yatırımları hakkında daha akıllıca kararlar vermek için analitiklerden ve yapay zekadan zaten yararlanıyor.
Operatörler için, ağlarında ve BT varlıklarında yeni teknolojileri kullanmak, dijital dönüşümü başlatırken, buluta geçiş yaparken ve daha geniş ölçekte analitiklerin ve yapay zekanın gücünden yararlanırken sürdürülebilirlik konusunda bütünsel bir yaklaşım sunar. Daha açık, ölçeklenebilir ve esnek mimarilerin kullanılması, iletişim hizmeti sağlayıcılarının deneme yapmalarını, yenilik yapmalarını ve belirli bir girişimin başarısına bağlı olarak nasıl ve ne zaman ölçeklendirme yapılacağına karar vermelerini sağlayacaktır.
Sürdürülebilirliğe odaklanmanın, trendleri takip etmekle alakası yoktur ve başka bir yeşil göz boyama uygulaması olarak görülmemelidir. İletişim hizmeti sağlayıcılarının, uzun vadeli ticari çıkarlarını gözetmek için buna gerçekten ihtiyaçları var ve bunu yaparken de kısa vadeli finansal hedefler ile uzun vadeli sürdürülebilirlik odağı arasındaki doğru dengeyi bulmaları şart.